Okul ya da iş ortamı gibi zorunlu birlikteliklerden arkadaşlıklar doğabilir, dostluklar ise ancak temel değerler noktasında samimi bir uzlaşı üzerine inşa edilir. Dürüstlük, fedakarlık, hakka riayet, cömertlik, vefa, doğruluk ve diğergamlık gibi hasletler açısından yakın ölçülerde hassasiyete sahip olmak dostluklar için yazılı olmayan temel kural mesabesindedir. "Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" ifadesinde en sade anlatımını bulan bu durum bir yönüyle de insanın kendi haline yakın olanla dostluk kurmasının kolay olacağını ifade etmekte, yaygın kullanımında kastedildiği şekliyle ise, insanın dost edindiği kimsedeki kötü huyların kendisinde de olacağını dile getirmektedir. Diğer bir ifadeyle; cömert ile cimri, cesur ile korkak, dürüst ile namert kolay kolay dost olamazlar. Dostluk oluşması için bu vasıfların -eşit derecede olmasa dahi- birbirine yakın oranlarda bulunması icap etmektedir. İnsan, farkında olmasa bile, kendine benzeyeni sevmeye yatkın, muhabbet duyduğu ile ünsiyet kurmaya meyyaldir. Aslolan muhatabını bulmaktır.
Özetle, birbirine benzeyen insanların kolay dost olacağını ifade eden bu cümlelerden, benzer bakış açılarına sahip olmak ya da benzer şekilde düşünüyor olmak anlaşılmamalıdır. Hele basit politik meselelerin insanı tanımlayan yegane unsurlarmış gibi ele alınması meseleyi son derece basite indirgemek olur. Başlı başına bir âlem olan insanı bu denli yüzeysel bir bakış ile değerlendirmek basit bir hatadan öte, insan gibi muazzam bir varlığa haksızlık olacaktır. Böylesine sığ bir yaklaşımdan hareketle insanı ve sosyal ilişkiler ağını tanımlama çabası maksada ulaşmayı sağlamak şöyle dursun, büyük bir engel olmaktan öteye gidemez. "Coğrafya kaderdir" sözünün altında yatan ve insanın kaderiyle içinde bulunduğu ortamın örtüşeceğini, diğer bir ifadeyle; kişinin deneyimleme fırsatı bulacağı yahut maruz kalacağı etkileşimler bütününün insanın yaşantısını şekillendireceği düşüncesinin özeti olan bu ifade esasen bu etkileşime vurgu yapmaktadır. Çevremizin ürünü olduğumuzu söylemek büyük bir iddia olsa da çevrenin üzerimizdeki etkisi yadsınamayacak derecede önemli bir etken olarak; tercihlerimizden davranışlarımıza, yaşam biçimimizden algı düzeyimize varana dek hayatımızın hemen her alanına etki eden oldukça önemli bir faktördür.
Çevresel faktörlerin en önemlilerinden birinin arkadaşlık kurduğumuz diğer insanlar olduğuna şüphe yok. Herbiri aynı oranda olmasa da hayatımız boyunca yolumuzun kesiştiği her insanın yaşantımıza bir şekilde -olumlu/olumsuz- etki ettiğini varsayabiliriz. Bu etkilerden birçoğunun hiç farkında olmasak bile; duygu durumumuza, düşünce yapımıza, kararlarımıza yönelik müspet ya da menfi bazı etkilerin varlığından söz etmek oldukça akla yatkın. Kiminin sürekliliği, kimininse derinliği oranında üzerimizde tesir imkanı bulan bu etkileşim süreçleri hayatımız boyunca en basit kararlardan en ciddi meselelere kadar hemen her konuda bizleri öyle ya da böyle yönlendirmekte, etkileyebilmektedir. Neyi, neden, niçin sevdiğimiz, neden o şekilde düşündüğümüz, neden bazı şeyleri yapmaktan keyif alırken bazı şeyleri yapmaktan kaçındığımız gibi birçok tercihimiz bu unsurlar etrafında şekillenmektedir.
Etkiye bu denli açık ve iletişim halinde olmaya neredeyse muhtaç durumda bulunan insanın hem kendisi hem de başkalarıyla kuracağı iletişim onun hayatını şekillendirme potansiyeli taşımaktadır. Evet, insan kendisiyle de iletişim halindedir ve maalesef iletişimin bu türü, içinde yaşadığımız bu iletişim çağında, en çok ihmal edilen şeklidir. Başkalarını ve özellikle kendimizi dinlemek, enformasyon seline maruz kaldığımız şu günlerde, kaybetmek üzere olduğumuz bir yetenek olarak ifade edilse abartı olmayacaktır.
Dinlemek, bir yönüyle dinlenmektir. İnsanlara bir şeyler anlatmak hevesiyle değil; onları dinlemek, bazılarını anlamak maksadıyla yaklaşıyor olsak bunun ilk ve en bariz faydası kendimize olur aslında. Mesela, o yersiz ve son derece gereksiz huzursuzluk halinden kurtulmaya vesile olabilir. Zaman kaybını önler hiç olmazsa. Bu sayede; faydalı işlerle meşgul olmaya yetecek enerjimiz, çevremizdeki sayısız güzelliği farketmeye ve elimizdeki bunca nimete şükretmeye ayıracak vaktimiz olur. Bunu başarabilmek için temel şartlardan biri de elbette, kendimizi dinlemeyi ihmal etmemek, kalbimize kulak vermekten geri durmamaktır. Evet, herkesle dost olamayız ancak çevremizdeki nice güzel ahlaklı insanın birkaçıyla bile sağlıklı ilişki geliştiremiyorsak dönüp kendimizi sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.
Comments